Günümüzdekilere çok benzeyen bale gösterisinin ülkemizde ilk kez 1524’te Kanuni Sultan Süleyman’ın izni ile yapıldığını öğrenmek sizi şaşırtabilir. Bu önemli gösteri Venedik elçisinin evinde yapılmıştır. Balenin Avrupa’da bugünkü anlamıyla henüz klasikleşmediği bir dönem olan bu tarihteki ilk gösteri, balenin öncüsü olarak, daha çok müzikle dans ve mim şeklinde olmuştur. Ama bundan daha önce de Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlıların tahta çıkma, evlenme, doğum, sünnet düğünü gibi önemli sosyal olayları kutlama geleneğinin bir parçası olarak 1457’den itibaren (örneğin Fatih Sultan Mehmet’in oğulları Beyazıt ve Mustafa’nın sünnet düğünü nedeniyle) müzikle dans ve mim gösterileri yapılmaya başlanmıştır. Daha sonra 1472’de Cem Sultan’ın, 1582’de Üçüncü Murat’ın oğlu Üçüncü Mehmet’in, 1675’de Dördüncü Mehmet’in oğlu Mustafa’nın, 1720’de Üçüncü Ahmet’in oğullarının sünnet düğünlerinde kutlama amacıyla benzer dans gösterileri yapılmıştır. Bu gösteriler halka açık gösteriler olup örneğin 1582’de yapılanın konusu Yunan mitolojisinden Aşk tanrısı Eros’un öyküsüdür.

1828’de İkinci Mahmut tarafından İstanbul’a davet edilen Giuseppe Donizetti (dünyaca ünlü besteci İtalyan Gaetano Donizetti’nin ağabeyi), hem besteler yapmış hem de birçok opera, operet ve bale eserinin sahnelenmesini sağlamıştır. Yaşamının geri kalanını İstanbul’da geçiren Donizetti’ye Sultan Abdülmecit tarafından “Paşa” unvanı verilmiş ve Donizetti Paşa olarak anılmıştır. Bu dönemde yaygın müzik eğitiminin yanı sıra haremde Batı müziği eşliğinde dans eğitimi de verilmeye başlanmıştır. Bundan kısa bir süre sonra 1860’da La Fille Mal Gardee (La Fiy Mal Garde; Şımarık Kız) balesi ve başka bale eserleri de İstanbul’da Naum Tiyatrosu’nda sergilenmiştir.

Bu dönemlerde Avrupa ülkelerine ziyarete giden önemli Osmanlı devlet adamları dans ve müzik konularında inceleme yapmakla görevlendirilmiştir. Birçok dans ve tiyatro topluluklarının kurul-ması (kumpanyalar) bu dönemde olmuştur. Böylece Osmanlılar bir yandan köçek, çengi gibi yerel dans unsurlarını korumuş, bir yan-dan da evrensel sanatların değerini tanımış ve bunları sunmuştur.

Bütün bunlar OsmanlIların klasik sahne sanatları konusunda çağ daş Avrupa’nın hiç de gerisinde kalmadığını göstermektedir. Sultaı Abdulaziz’in 27 Temmuz 1867’de Viyana’da Marie Taglioni’yi seyretmiş olması da bunu göstermektedir.

Cumhuriyetin kurulması ile evrensel sanatlara olan ilgi hızlanmış ve kurumsallaşmıştır. 1936 yılında sanatçı yetiştiren opera, tiyatro ve müzik bölümleriyle Ankara Devlet Konservatuvarı kurulmuştur.

1950’de İstanbul’da Yeşilköy Bale Oku lu adı altında kurulan bale okulu kısa bi süre sonra Ankara Devlet Konservatuva rina bağlanarak bale eğitimi de devle tarafından verilen bir eğitim olmuştur.

Konservatuvarın kuruluş yıllarında klasi müzik alanında uzman Paul Hindemitı (Pol Hindemit), opera ve tiyatro alanın da uzman Cari Ebert (Kari Ebert) ülkemize davet edilerek, bölümlerin geliştirilmesine katkıları sağlanmıştır. Bale ala nında ise aslen İrlandalI bir balerin olaı ve daha önce İngiltere’de önde gelen bale kurumlarının kuruluşu ve geliştiril meşinde deneyim sahibi Dame Ninet te de Valois (Deym Ninet dö Valua) ülkemize davet edilerek çalışmalar hızlandırılmıştır. Ölümüne kadar Türk balesinin yol göstericisi ve hocası bale dansçılarının hamisi olan Ninette d Valois, bale alanındaki başarılı çalışmala rı dolayısıyla 1951 yılında İngiliz Kraliçe si tarafından şövalye nişanıyla onurlandırılmış ve Dame unvanı sahibi olmuştur. Ona yardımcı olmak amacıyla öne Joy Nevvtorı (Nüuvtın), Audrey Knigt (Odrey Nayt), daha sonra Beatrice App leyard Fenmen (Beatris Epılyard) Lorna Nossford, Robert Lunnon ile Travis Kemp (Trevis Kemp) ve Molly Lake (Moli Leyk) ülkemizde balenin gelişmesinde unutulmaz emekler harcamıştır. Ankara Devlet Konservatuvarı Bale Bölümünün ilk gösterisi 1950’de Ulvi Cemal Erkin’in bestesi ve Joy Newtoriun koreografisiyle yapılan Keloğlan Balesi’dir. Böylece sunulan ilk eserle bile kültürümüzün ve tınımızın, kendi konu ve adımlarımız ve kendi müzik motiflerimizle evrensel düzeyde bir klasik bale eseri üretilebi­leceği kanıtlanmıştır.

O günden bugüne ülkemizde binlerce uluslararası düzeyde bale dansçısı yetişmiş, binlerce eser sahnelenmiş ve milyonlarca seyirci eserleri seyredebilmiştir.

Tags :
Share This :
Scroll to Top